10.09.2009

Simi'ye Doğru

Geçen yazıda Rodos'dan Simi'ye doğru yola çıktığımızı belirtmiştim. Fakat araya bir durak ekledik ve Serçe limanına uğradık.
Teknemizde Rod Heikell'in pilot kitabı "Turkish Waters Pilot" İngilizce ve Almanca olarak vardı. Ayrıca bana ait olan Sadun Boro'nun "Vira Demir" pilot kitabı da yanımdaydı. Burada bir öneri; bana göre kesinlikle "Vira Demir" daha keyifli ve detaylı. Rod Heikell' de yer almayan bir sürü küçük koyun detaylarını, "Vira Demir'de" bulabilirsiniz. Ayrıca Sadun Boro'nun kitaptaki yazım üslubu da çok daha iyi.
Serçe Liman' ın da bir geceleme sonrasında istikamet Simi. Orada, Turgut Reis'den tekne kiralayan kuzenlerim Cüneyt ve Gökhan ile buluştuk. Simi'nin Doğu tarafında, Güney'den Kuzey'e çıkarken ana liman diye "Pedi" koyuna girdik!! Şimdi diyebilirsiniz ki, "-Kardeşim, önünde harita, chartplotter, gps hiç birşey mi yok ?" Var aslında, tabii ki hepsi var ama oraya girdik işte... Ben bütün kış boyunca Pedi'ye, Google üzerinden analiman diye bakmışım, belki ondandır.
Bu arada teknenin üzerindeki chartplotter, Pedi çıkışında koskoca ada büyüklüğündeki kayayı göstermeyince çok şaşırdım. Bu konuyu aslında e-posta gruplarından birinde okuduğum aklıma geldi. Benim telefondaki Navionics haritadan tekrar kontrol ettim, neyse ki orada gözüküyordu. Ana limana girdiğimizde Simi'nin mimarisinden çok etkilendiğimizi söylemeliyim. Aslında hepimiz bu küçük adayı çok beğendik. Herhalde bundan sonra rotamız üzerinde oldukça bol bol uğrarız.
Limana girdiğimizde Cüneyt'ler bizi bekliyorlardı. Onlarda bir saat evvel gelmişler. Hemen iki tekne yanlarındaki boşluğa kıçtan kara girdik. Liman bayağı derin. Aşağı yukarı 16-17 metreye demirimizi funda ettik.
Simideki güzel hatıralardan biri motorsiklet kiralamak oldu. 15 Avro'ya bir günlük 50cc lik, iki motor kiraladık Engin ile. 50cc lik dedik hemen, ucuz olsun diye. Sonra 4x4 atv nin de 19 Avro olduğunu duyunca hemen ellilikleri değiştirmek istedik ama artık geçmişti. Motorlar bayağı işimize yaradı. Rodos'da yediğimiz kazık yüzünden kendi işlemlerimizi kendimiz yapmaya karar verdik ya, eğer motorlar olmasaydı bayağı sıkıntı çekecektik. Zira liman başkanlığı ile polis arası bayağı mesafe. Bizim 3 defa aynı yolu git-gel yaptığımız düşünülürse, kesinlikle motorsuz olmazdı.
Giriş çıkış işlemlerinde transitlog onayı yapan liman başkanlığı gayet problemsiz idi. Ama pasaport polisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bir kere denizde yakalanmış bir tekne dolusu mültecinin kapının önüne atılmış olması, hepsinin siz gelip geçerken içli bir şekilde size direkt bakıyor olması, öncelikle bir insan olarak sizi eziyor. Üstümüzde şortlar gömlekler, iyi bir hayat yaşıyorken, onların da aynı hayaller ile başlarına neler geleceğini bilmeden oraya atılmış olmaları gerçekten çok adaletsiz.
Namussuz polis de, Engin ile pasaportları çıkış için götürdüğümüzde,"-Bunlar Türk pasaportu. Pasaport sahiplerini burada göreceğim. Ya da acenteye verin onlar yapsın" dedi. Engin hemen "-Hee, veririz acenteye, sen bekle" gibisinden söylendi. Bıyık altından güldüm. Hemen motorlara atlayıp familyayı polise getirdik. İçeri girdiğimizde "- Bu ne? Dışarı çıkın, dışarıda bekleyin" tepkisi aldık. Yahu birader, sen demedin mi getirin diye, getirdik işte. "- Sadece kaptan burda kalsın, diğerleri gitsin." dediğinde, allahtan sabırlı bir insan olduğumu düşündüm.
Simi' de gerçekten güzel vakit geçirdik. Cüneyt' lere bir denizci "-Symi'ye giderseniz, Mythos' da yiyin, fiks fiyata, siz dur diyene kadar getiriyorlar." demiş. Biz de orayı denedik. Gerçekten iyi idi. Hele bu teras restoranda manzara, nefis. Fiyat konusunda çok yorum yapamayacağım. Biz, yanlış hatırlamıyorsam adam başı 35-40 avro arası birşey ödedik.
Bu arada motorlar ile adayı dolaşırken, iki kişi dik yokuşlara geldiğimizde, hanımı indirip motoru tepeye kadar çıkartıp, hanımı yukarı yürütmek ayrı bir vak'a idi. Bundan sonra en az 150 cc lik motor kiralanacak.
Buradan sonra Türk kıyılarına geçip 12 gün kadar dolaşıp seyahati sonlandırdık. Türk koyları ile ilgili detaylara çok girmiyorum. Zaten bolca yazılıp çiziliyor bizim koylar hakkında.
Unutmadan tüm gezi boyunca arkadan çektiğimiz oltaya bir kısmet gelmedi. Ama koylara girdikten sonra, botla çıkıp etrafı tarama seferlerimizde, büyükçe bir melanur ve orta boy bir baraküdayı da yakalayıp teknede fırına attık.

Hiç yorum yok: