29.09.2009

Talya yeniden


Talya ile ilgili yazmayalı bayağı zaman oldu. Yazmadık ama bir çok gezi yaptık. Ayrıca ÖTB belgesinin yerine gelen "Bağlanma Kütüğü Ruhsatnamesi" 'nin de işlemlerini bitirdik. Sanırım 10 gün içinde yeni belge elimizde olur. Bu teknelerin bürokratik işleri hiç bitmeyecek anlaşılan.
Gelelim bu süre içinde Talya ile neler yaptığımıza.
Ahşap yekenin üzerindeki vernik artık yok olmaya başlamıştı. Bizim yeke lamine olduğu için bakım gerektiriyor. Masif tik olsa, böyle bir uğraşa gerek kalmazdı. Aslında basit bir iş, kendim yapsam mı acaba dedim, ama sonra boşverdim. Bizim mobilyacı Mustafa beye götürdüm. Sağolsun yaptı, ama iyi olmadı. Şimdi kendim zımparalayıp yeniden yapacağım. Denize çıkmadığım bir haftayı bekliyorum.
İki hafta sonumuzu sevgili Engin ve Arzu ile geçirdik. Birincisinde istikamet Port Sedef. Bastık yelkenleri, kolayına rüzgar ile iki saatte Port Sedef'in önündeki dört tonozdan birine bağlandık. Sedef'e Talya ile ilk gelişim bu. Bayağı hoşuma gitti. Hava güzel, hemen suya daldık. Yüzme molasının ardından Port Sedef'i aradık, bizi alsınlar diye. Ama ne yazık ki o gün düğün varmış, tesis dışarıdan kimseyi almıyor. Ne yapalım başka zamana. Hemen Büyükada Türker'in oraya yöneldik. Tekneyi bağladık ve adaya attık kendimizi. Deniz kenarı bir restoranda yemek içme molası verdik. Fakat berbat bir yerdi. Buzdolabındaki mercanların gözlerinin üstüne küçük balıklar koymuşlar, bayat oldukları farkedilmesin diye. Ama renginden ne olduğu zaten belli. Engin balıktan anlar, onun tavsiyesi ile istavrit ve midye yiyip mekanı terkettik. Sonrasında ver elini marina. Sıfır havada gece seyri. Deniz civa gibi dümdüz. Saat 21:30 gibi bağlandık.

Ertesi hafta yine Engin'ler ile birlikteyiz. Bu sefer istikamet boğaz. Boğaz seyirlerini de çok seviyorum. Etrafı seyrede seyrede vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Marmaray çalışmalarını atladıktan sonra her zamanki gibi çıkışı Rumeli tarafından yaptık. Galatasaray adasının hemen arkasında boş bulduğumuz büyük bir tonoza bağlandık. Aldığımız nevaleleri teknede demlediğimiz çay ile karşımızda Bebek, diğer tarafımızda Galatasaray adası, boğazdan inen çıkan gemiler, tekneler eşliğinde keyifle lüpledik. Bebek' den avara olup daha Kuzey'e tırmanmaya başladık. Yeniköy önlerinde yaklaşık 6 metreye demirimizi funda edip mola verdik. Mola esnasında yüzmek isteyenler, hemen kendilerini boğazın serin sularına bıraktılar. Ardından beş çaylarımızı içtik ve demirimizi alıp yine Kuzeye devam ettik. Konuşma, sohbet derken bir baktık Anadolu Kavağı önlerindeyiz. Eee, Kavağa kadar gelmişken şöyle midye, bira, roka salatası yapmadan durulur mu ? Hemen pruvamızı Kavak sahile verdik. Sahilde gözüme kestirdiğim bir balıkçıya aborda oldum. Taptaze midye ve ızgara çingene palamutları mideye indirdikten sonra tekrar inişe geçtik. Kanlıca önlerinde iken güneş battı. Boğaz'ın ışıl ışıl atmosferi altında, sakin bir gece yolculuğundan sonra saat 23:00 gibi marinadaki yerimize bağlandık. Bu seyirde güneşden korunmak için yelken kullanamadığımızdan bumbanın üzerine bizim üçgen brandayı attık. Balançinayı da kasıp, bumbayı iyice yukarı kaldırınca bizim branda bayağı bimini vazifesi gördü.

Yine hafta içi iki akşamda birisi hanımla, diğeri de bizim film ekibi Mehmet Erem, Erol Şar ve Ömer Kırcal ile Kınalı ada Mimoza restorana uğradık. Bu hafta içi akşam kaçamaklarına bayılıyorum. Sizi gerçek hayattan kopartıp iki-üç saatte olsa adanın düşük tempolu ritmine sokuyor. Bir iki bişeyler de yiyip içince değmeyin keyiflere.

Hiç yorum yok: