29.03.2012

Yeni Sezon (devam)

Faruk Savcı ile marinaya gelir gelmez, eşyaları tekneye bırakmadan, Faruk'un tanıdığı Murat'ın, marina karşısındaki pastahanesine uğradık. Yaklaşık 01:30 a kadar çok tatlı bir muhabbetten sonra teknelerimize yatmaya yollandık. Ertesi gün akşam uçağı ile Tuncer ve Salim gelecekler. Onları beklerken benim kafamda halledilmeyi bekleyen işler var. İşlerin bir sıralamasını yapıp çalışmaya koyuldum. Rıza ustadan motor bakımı için önemli parçaları kargo ile yollamasını rica etmiştim. Sabah ön bürodan malzemelerin geldiğini haber verdiler. Yağ filtresi, mazot filtresi ve impeller geldi. Ayrıca Fethiye sanayiden de 14litre 15/40 yağ ve yakıt ön filtre elemanı ve bir adet de yağ filtre anahtarı tarafımdan temin edildi. D255 makinenin yağ hacmi oldukça fazla. Yaklaşık 10,5 Litre makineye, 2 litrede saildrive şanzımana koyuluyor. Şanzımanda ve motorda kullanılan yağ aynı.
Fethiye sanayi oldukça kapsamlı. Şehirde yatçılık da olduğu için ne ararsanız sanayide bulabilmek mümkün. Deniz malzemeleri satan, yelken tamiratı yapan dükkanlarda marina çevresinde çokça var. Ayrıca marina çevresindeki marketlerin hemen hepsi teknelere servis yapıyorlar. Benim gözlemim esnaf çok dost canlısı ve sıcak. Ben Fethiye'de kendimi bu bakımdan çok iyi hissettim. Zaten genellikle biz bu tip yerlerde alışverişleri yerel dükkanlardan yapmaya çalışıyoruz. Uluslararası büyük zincirlerden uzak duruyoruz.
Öğleye doğru Faruk ile teknenin bordalarına ve kıçına TALYA yazısını "törenle" yapıştırdık. Yapılacak ve bakılacak başka işler de var. Mesela yağ değişimi. Fakat bendeki el pompası küçük 10,5Lt yağı makineden çekmek bir hayli zaman alacak. Diğer işlere de şöyle bir baktım. Hepsi için ne yapılacağını gayet iyi biliyorum ama yapmaya niyet yok. Daha fazla kasmadan "ben bu işi birine ihale edeyim" dedim. Marinada konuştuğum bir usta ile makul bir fiyata anlaşıp, malzemesi tarafımdan alınmış işlerin değişimini ona yaptırdım.
Fethiye Ece Marina için duyduğum en negatif şeylerden birisi suyun fazla kekamoz yapması. Tekne uzun süre hareketsiz kalınca bu canlılar teknenin altına yapışıyorlar. Tekne sürati de önemli ölçüde düşüyor. Sudaki bu oluşumun en önemli sebeplerinden bir tanesi Fethiye limanına dökülen yaklaşık yedi tane azmak. Bu tatlı su ile taşınan yaşam teknelere fayda sağlamıyor.Yaklaşık üç buçuk ay hareket etmemiş bir tekne için su yüzünden gördüklerim, İstanbul Fenerbahçe marinada gördüklerimden daha kötü değildi. Yani bana göre korkulacak çok bir şey yok. Ama asıl durumu teknenin altına dalınca göreceğiz.
 Bu arada Salim ve Tuncer'de İstanbul'dan geldiler. Hemen tekneye yerleşildi. Yerleşir yerleşmez de istikamet balık pazarı. Balık pazarının methini kuzen Cüneyt yapmıştı. Dedikleri doğruymuş. Ortada yuvarlak bir yapı, bu yuvarlak yapı içinde balıkçılar, envai çeşit balıklar sergide. Yapının etrafında da balık lokantaları. Ortada dönüyorsunuz, pazarlık yapıp bir balık seçiyorsunuz.. Sonra "Biz şu lokantadayız, oraya bırakın" diyorsunuz. Lokantada sadece içecekler, ve mezeler var. Balıklar pazardan. Sadece 6TL kişi başı pişirme ücreti alıyorlar. Biz Recep's Place'i çok beğendik. İlgi, ikram, servis ve yiyecekler nefis. Hesap gayet makul.
Ertesi gün Özsüt'de sabah kahvaltısı yine harika. Deniz kenarında bitleniyoruz, limonata gibi bir hava. Ağır kıştan sonra çok iyi geldi.
Gevşek hareketler ile uzun bir sabah kahvaltısının ardından koltuk halatları fora edilip denize çıkıldı. Talya üçbuçuk aylık miskinliğini üzerinden atıp yelkenlerini doldurdu. Yaklaşık üç saat kadar çok keyifli bir yelken seyrinden sonra marinaya dönülüp mazot alındı. Malum depoyu hep dolu tutmak lazım.
Ertesi gün yine Özsüt kahvaltısı ardından, öğle yemeği için envai çeşit lokantanın mevcut olduğu keşfedildi. Hakikaten Fethiye aç kalınacak bir yer değil. Benim bu bakımdan da çok hoşuma gitti. Akşam yine Recebin yeri ziyaret edildi.
Harika bir üç günün ardından tekrar memleketimiz İstanbul'a intikal ettik. Nedense son zamanlarda İstanbul gözüme çok sevimli gözükmüyor. Fazla içli dışlı olduk, ondan olsa gerek.

Hiç yorum yok: