9.04.2007

Talya Siste

Bu hafta geçen haftanın acısını çıkartmak istercesine hızlı başladı.
Cuma günü, saat 17:30 sularında Ataköy Marina’ya gittim. Amacım Talya’yı oradan alıp Kalamış Marina’ya getirmekti. 1 saat 20 dakikalık kısa bir yolculukdan sonra Kalamış Marina’ya ulaştım.
Tam boğaz açıklarında küçük bir yunus sürüsünün Talya’nın önünden Marmara’ya doğru geçişleri görülmeye değerdi. Saat 19:00 gibi Kalamış’da B pontona bağlandık. Cuma akşamı gerçekten baharın geldiğini müjdeleyen çok güzel bir akşamdı.
Hemen tekneyi neta ettim ve yiyecek içecek birşeyler hazırladım. O kadar keyifli bir ortamdı ki tarifi mümkün değil. Kalamış’daki B ponton sakinleri ile de ufak sohbetlerimiz oldu. Benim her hafta Ataköy’den Kalamış’a kalmaya geldiğimi duyunca bayağı şaşırdılar. Tekneden ayrılmam 21:30’u buldu.
Ertesi gün Talya’ya sabit VHF taktırmak üzere bir usta ile sözleştim. Bu arada Telekomünikasyon kurumundan sabit VHF için gerekli izinlerim çıktı.
Cumartesi sabah erkenden, Alper, Gökhan ve Tuğrul’dan oluşan dört kişilik ekiple yola koyulduk. Yine her zamanki gibi Görgülü pastane’sinden kahvaltılık nevalelerimizi aldık.
Ve hemen marinanın yolunu tuttuk. Biz marinaya geldiğimizde ustamızda, henüz gelmişti.
Yaklaşık 1 saatlik bir operasyondan sonra yaşlı ustamız benim düşündüğümden çok daha iyi bir fikir ortaya atarak telsizi monte etti. Onun önerisi ile kontrol panelinede yer işgaline gerek kalmadı. Telsizi, panelin hemen yan tarafına dikey olarak monte etti. Benimde bundan sonra marina giriş-çıkışlarında ve acil durumlarda haberleşme sıkıntım ortadan kalktı.
Ustamızın işi biraz uzayınca bizde kahvaltımıza geç kaldık. Aslında marinada yiyelim diye programlamıştık, fakat benim önerimle kahvaltıyı etmeden yola koyulduk. Benim planım kaşık adasının batısındaki koyda demir atıp kahvaltıyı burada yemekti. Hava neredeyse sıfır estiği için motorla yola koyulduk. Bu arada ben GPS imide açtım. Yaklaşık 1 saat 10 dakika sonra kahvaltı noktamıza ulaştık. Rüzgar belli lokasyonlarda bazen esiyor bazende kalıyordu.
Demirimizi attık ve yaklaşık 2 saat kadar burada konakladık. Bu konaklamamız esnasında Heybeli ada önlerini birden koyu bir sis kaplamaya başladı. Sis tabakasının yüksekliği yaklaşık 30-35 mt gibiydi. Heybeli adanın üstü görünüyor altı görünmüyordu. Biraz daha oyalandıktan sonra planımızda olan Çamlık koyuna gidişten vazgeçip Marina’ya doğru rota tuttuk. Fakat Burgaz’dan burnumuzu çıkarır çıkarmaz görüş yaklaşık 30-40 metreye düştü.
Etrafta hiç bir şey şeçilmez olunca, hemen GPS de geldiğimiz iz kaydımızı tersine çevirdik ve çok dikkatli olarak bu rotayı takip ettik. Bu arada benim en büyük sıkıntım, her an burun buruna gelebileceğimiz bir deniz otobüsü veya bir şehirhatları vapuru oldu. Gerçi radar reflektörümüz var ve iskele çarmıhın en üst noktasında, ama yinede şimdiye kadar herhangi bir radarda ekomuz var mı yok mu bunu bilmiyorum. İlk rallimizde bunu radarı olan teknelerden öğreneceğim.
Bu şekilde iz kaydımızı takip ederek, kulağımızda fenerbahçe burnundaki fenerin düdüğünde, problemsiz bir şekilde marinaya döndük. Yol boyunca ben teknenin kıçında, Gökhan başta, Alper’de dümende etrafı kolaçan ettik. Sadece bir motoryat birden sisin içinden çıkarak yaklaşık 40-50 mt önümüzden geçti. Onuda dikkatli seyrettiğimiz için hemen farkettik.
Tam marinaya girerken boğazdaki kaza haberi geldi.
Bu arada bir teknede Öreke taşlarında galiba altını vurmuş.
Neyse bu da bizim için önemli bir tecrübe oldu. Birkez daha tam donanımlı olmanın ne kadar önemli olduğunu anladık. Bu arada benimde bir havalı korna edinmem lazım. Bu tip ses ile uyarı gereçeleri siste çok önemli oluyorlar.
Bu arada kaşık adasında ırgatımızla çapayı toplarken kenardaki zincire baskı yapan yaylı plastık kol birden kırıldı. Daha sonra kolu çıkartmak için vidayı söktüğümde vidanında yamulmuş olduğunu gördüm. Zaten daha önceden arkadaşlarım, teknede en çok arıza yapan ekipmanın ırgat olduğunu söylerlerdi. Fakat bizimkinin ikinci kullanımda su koyvermesi biraz tuhaf oldu. Gerçi bu zincirden de olabilir diye düşünüyorum. Çünkü ziniri kontrol ettiğimde bazı baklaların birbirlerine yapışık olduklarını ve ancak şiddetli darbe ile birbirlerini bıraktıklarını gördüm. Belki bu sıkışık baklalar ırgatta ani zorlanmaya sebebiyet vermiş olabilirler. Bununla ilgili birkaç resimi aşağıya ilave ettim.
Nisan ayı içinde yapmayı planladığım İstanbul –Trilye rotası ile ilgili harita fotoğraflarını da ekledim.
Bunlardan hangisinin daha uygun olabileceğini pek kestiremiyorum. Ataköy Marinadan çıkınca direk Bozburun’a doğru 194derece de rota tutmak mı yoksa Sivri Ada’nın güneydoğusundan 209derece ile Bozburun’a gitmek mi? Bu konuda rota tecrübesi olanlar, beni bilgilendirirlerse çok sevinirim.

Talya Siste

Irgat Parçaları

Trilye Rotası

Hiç yorum yok: