24.06.2008

Çanakkale-Bozcaada


Sabah fazla erken kalkma çabası olmadan, 9:00 gibi koltuk halatlarımızı çözdük. Deniz durgun. Çanakkale Boğazı, Ege'ye doğru usul usul akıyor. Şöyle bir çevreme baktım, havayı içime çektim, birbuçuk yıl önce düşünsem, zor inanacağım bir oyunda gibi hissettim kendimi. Her şey tam hayal ettiğim gibiydi. Denizde olmanın getirdiği mutluluk hiç azalmadan çoğalıyor.

Boğazı, Anadolu yakasını takiben indik. Kumkale açıklarında dikkatli olmamız gerektiğini biliyordum. Zira burada karaya oturan yelkenli ve büyük tonajlı gemilerin hkayelerini çokça okudum.

Bu arada bir şeyi belirtmeden geçemeyeceğim. Hani, çok gezen mi, çok okuyan mı bilir lafı vardır ya; sorunun cevabı, çok gezen bilir dir. Siz siz olun çok okumayı da yabana atmayın. Ben buralardan geçerken, hep okuduklarımın bana sağladığı tecrübe ile davrandım. Bir de, okuduklarınızı yaşayınca öğrendikleriniz artık silinmemek üzere hafızanıza yazılıyor.

Rüzgar çok fazla değil, güneş bir var, bir yok. Bazen 10 knot u bulan süratle ( gps e göre, karaya olan sürat ) yıldırım gibi iniyoruz boğazdan aşağı. Hep gemi yolunun kıyıya yakın çizgisini takip ediyoruz. Nasıl mı yapıyoruz bunu ? Teknede üç adet GPS var. Biri havuzlukta elimizde, diğeri içeride dizüstü bilgisayara bağlı, bilgisayarda kendimizi harita üzerinde konumlandırıp, yolumuzu takip ediyoruz. Zevkli oluyor, bilgisayar oyunu gibi.. Yiyerek, içerek neşeli bir şekilde Bozcaada önlerine geldik. Ama hemen limana girmek olmaz. Nefis rüzgar başladı. Pruvamızı rüzgarın ve yelkenlerimizin istediği yöne çevirdik, ve başladık yelken seyrine. Bir saat kadar ada etrafında yelken yaptık. Sonunda öğleden sonra vakitlerinde limana girdik.

İşte bu an, tekneyi aldığımdan beri olmasını istediğim andı. Biz Can Aksoy'un Bolero teknesini Bodrum'dan İstanbul'a getirdiğimizde Bozcaada'da duraklamıştık. Çok sevmiştim Bozcaada'yı. Hele o liman içindeki turkuaz renkli deniz yok mu, insanın içinde bambaşka hisler uyandırıyor. Bende bu hislerin etkisi ile "İnşallah birgün kendi teknemle buralara gelmek nasip olur" demiştim. Çok şükür bugün bu güzellikleri yaşamak kısmet olduğu için.

Talya'yı Bupp'un yanına kıçtan kara bağladık. Biraz bakım ve tekne düzenlemesinden sonra daldık Bozcaada içlerine. Lodos restaurant bizim favorimiz. Sahibi Nejat bey çok samimi ve içten. Hele o gramafondan geliyormuş edasıyla, usul usul çalan rembetikolar yok mu, hisleriniz karmakarışık oluyor.

Nefis bir yemek faslından sonra, akşam Türkiye-Portekiz maçına daldık. Bir ada kahvesinde çekirdek çıtlayıp çay içip, maçı seyrettik.

Şimdi yazarken bile oralarda olasım vardı. İnşallah en kısa zamanda..

Çanakkale-Bozcaada

Hiç yorum yok: