13.06.2008

Marmara Adası-Çanakkale


Sabah erkenden Marmara adasından ayrıldık. Yolumuz yaklaşık 65mil. Hava raporları, yine Lodos eseceğini işaret ediyor. Erken saatte çıkmanın hep faydasını görüyoruz. Garmin Mapsource programında çizdiğim rotaları, bilgisayar yardımı ile Etrex gpsime aktarıyorum. Böylece ortalama hızımızı, o anki hızımızı, bir sonraki rota noktasına ne zaman varacağımızı, son noktaya kaçta varacağımız gibi bir sürü detayı rahatlıkla takip edebiliyoruz. Mürettebat soruyor: -Kaçta Çanakkale'de oluruz ? -Şu anki ortalamaya göre saat 18:13 gibi.. Bu ortalama değerler hiç yanılmıyor, gerçekten de o saatten 10 dakika sonra veya önce varış noktamızda oluyoruz.

Bir seyir yardımcısından daha bahsetmeden olmaz, o da bizim otopilot Tahsin.. Eğer o olmasaydı hakikaten bu uzun rotaları yapmak büyük zorluk olurdu. Fenerbahçe - Adalar gezilerinde pek faydasını anlamıyorduk, ama uzun yolda mucize bir arkadaş olduğunu belli etti. İyi ki kendisini Amerika'dan buraya davet etmişiz. Yemek, su istemez, hiç mızmızlanmadan saatlerce dümen tutar. Herkese tavsiye olunur. Mesela buradaki resimde, benim sofradaki sağ kolumun altında, Tahsin sessizce dümen tutuyor. Bizde yiyip içip keyfimize bakıyoruz. Onsuz ne yapardık bilmem.

Tahsin'in yardımı ile, ikinci uzun etabımız olan Çanakale' ye de etrafı seyrederek, kafadan esen Lodos' u hissederek, gelip geçen sağanak yağmurların altında kalarak, gps'e göre, akıntı ile birlikte zaman zaman 10 knot hıza çıkarak, boğazdaki sektörlere yerimizi bildererek, kısaca uzun yolun keyfini çıkara çıkara ulaştık.

Sabah kahvaltımız, kepekli dürümler içine sürülmüş krem peynir, tereyağı ve hindi fümeden oluştu. Yanında da iyice demlenmiş tavşan kanı Rize Turist çayı. Bu poşet içinde satılan kepekli dürümler açılmadığında çok uzun zaman dayanıklı. Uzun yolda ekmek bulunmadığında, hemen zuladan çıkartılıp tüketilebilinir.

Çanakkale'ye vardığımızda bizi Gezgin Korsan'lar dan, Bupp teknesi Özgür Evren Heptürk karşıladı. Çanakkale marina' ya girerken Talya' nın harika resimlerini çekti. Onları da fotoğraflar bölümüne ilave ettim. Çanakkale marina'ya girdiğimizde yabancı bir yelkenlinin yanına baştan kara olduk. Palamar için görevliler gelip yardımcı oldular. Marina daki yabancı bayraklı gezgin yelkenlilerin çokluğu dikkat çekiciydi. Yanımızdaki tekne ile yaptığımız kısa sohbette kendilerinin İstanbul'a gittiklerini öğrendik. Marina'ya girer girmez şiddetli yağmur başladı. Biraz teknenin içinde vakit geçirdikten sonra, yağmur dindi. Giyinildi kuşanıldı ve Çanakkale keşfe çıkıldı. Açıkçası, şehrin detaylarına daldığımızda hepimiz şaşırdık. Çokça buradan geçmiş olmamıza rağmen, şehrin bu denli herketli ve güzel olduğu hepimizin gözünden kaçmış. Mehmet'in çok önceden yemek yediği, çok lezzetli, fakat şimdilerde adını unuttuğu retaurantı aramaya koyulduk. Özgür'ü de yemeğe davet etmek için teknesinin önüne durduğumuzda içerden gelen nefis kokuya dikkat kesildik. Meğerse, dün mola verdiği Gelibolu'nda attığı oltaya gelen yarım kiloluk mercanı tava yapyormuş. Kendisine afiyet olsun dedikten hemen sonra, kısa bir araştırma yapıp, aradığımız yerin Yalova Restaurant olduğunu öğrendik. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. Yediğimiz herşey nefisti. Servisteki ilgi alaka da, övgüyü hakediyor.

Uzuun ve keyifli bir akşam yemeğinin ardından saat 01:00 gibi tekneye döndük.
Yarın yolumuz kısa, yaklaşık 25mil. Çok erken kalkmaya gerek yok. Ama herkes biran önce Bozcaada'da olmak istiyor. Talya'nın, Ege'nin lacivert sularına kavuşmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.


Not: Daha önceden Çanakkale Marina hakkında olumlu yazılar okumamıştım. Hizmetin zayıf olduğu ve pahalı olduğu belirtiliyordu. Tabii, bir belediye marinasından beklentileri çok yüksek tutmamak lazım. Marinanın şehrin tam ortasında olması çok hoş. Duş tuvalet var ama herkes kullanabilir mi bilmem. Ben duşumu yaptım. Hijyen konusunda çok çok detaylara bakmam.

Marmara Adası-Çanakkale

Hiç yorum yok: