1.06.2011

Bozcaada - Cunda

Bozcaadaya girişimiz. Mehmet Erem'in kamerasından

Harika bir yelken seyri ile geldiğimiz Bozcaada beni nedense hep heyecanlandırmıştır. Cunda'yı ne kadar seviyorsam Bozcaada'yı da o kadar severim. Çanakkale boğazından çıktığımız anda Bozcaada'ya varıyor olmak müthiş bir duygu yaratır bende. Herhalde Ege'nin büyüsü bu. Neyse, yelkenleri topladık, demiri fundaya alesta ettik ve limana girişe başladık. Ama bu sefer bir farklılık var. Çok sevgili dostum Mehmet Erem karşılayacak bizi adada. Bu isim tanıdık mı geldi ? Tabii, tanıdık olması çok normal, yan taraftaki videolarımızın yıldızıdır kendisi. Gerçekten Mehmet'i çok severim, hele o kadar uzun yoldan sonra bir dostun koltuk halatlarınızı alması anlatılır keyif değildir. Limana baktık, normalde her zaman demir atıp gireriz Bozcaada'ya. Bu sefer tonoz aldık. Yerimiz de tam Lapin teknesinin yanı. Deniz Giray'ın transferini yaptığı tekne. Onlar bizden önce varmışlar. Koltuk halatlarımızı Mehmet'e uzattık ve yerimize bağlandık. İstikamet doğru karşıdaki kafe. Soğuk içecekler, koyu sohbet, ooh var mı Ege'de olmak gibisi. Bu arada, elektrik lazım mı diyen görevlilere "-Evet" cevabı vermek çok hoşuma gidiyor. Malum buzdolabımız var ya artık...
İlerleyen saatlerde plan programımızı yaptık. Salim ve Hakan bir pansiyona geçtiler. Biz Tuncer ile teknede kaldık. Akşam yemeği klasik Lodos'da yenildi. Yine her zamanki gibi hesap biraz tuzlu ama yemekler nefis. Akşam muhabbetimizden sonra saat 06:00 da teknede buluşmak üzere Salim ve Tuncer'den ayrıldık. Tam kalenin önünde bir baktık kocaman bir düğün. Tüm ada eşrafı orada. Aklıma, Eyvah, eyvah filmi geldi. Sanırsınız filmin içindeyiz. Tabii yorgun olduğumuz için, hiç düğünün patırtısını duymadan bebek gibi uyumuşuz.
Sabah saat tam 06:00 da ekip geldi. Hemen halatlar fora edildi, tonoz bırakıldı, Deniz Giray ile vedalaşıldı ve vira bismillah...Arkasından yine bir nefis kahvaltı. İşte aşağıdaki gibi:

Nefis kahvaltımız

Hava normal halinde. Cenova ve motor marifeti ile yola devam. Ortalama hızımız yine 6kts. Bu sefer daha kısa bir seyir olacak. Yaklaşık 10 saat. Yolda Midilli'nin Skamina burnunu döndüğümüzde bir deniz molası verdik. Herkes gevşedi.

Ekip suda

Ardından Ayvalık adaları arasından Cunda'ya giriş. Zaten Balıkçı barınağında Güner abi bizi bekliyor. Güner abi aksi gibi durur ama yüreği iyidir. Yine tonozumuzu aldık. Koltuk halatlarımızı Güner abiye verdik. TALYA'mızı emniyet aldık.
Ben daha bir hafta buradayım ama Ekip dönüyor. Bizim evde güzel bir akşam çayı ardından ekibi Edremit havaalanından Bora jet ile İstanbul'a yolcu ettik.
Şimdi burada daha yapılacak işlerimiz var. Bir kere TALYA'yı evin önüne getirip bağlayacağız. Bunun için bir tonoz yapmamız lazım. Hemen adada araştırmalara başladık. Uçarı Deniz Market'in sahibi Hüsnü abi eski bir kaptan. Bekir Coşkun'un Pako'su nun tonozunu da o yapmış. Biraz sorduk soruşturduk, Hüsnü abi sonunda Cunda'lı dalgıç ve balıkçı Bekir ile tanıştırdı beni. Bir gün önce Bekir'in bir oğlu olmuş. Gözlerinin içi gülüyor. Hemen iki adet 25'er kiloluk tonoz demirlerini gösterdi bana. Artı 15 metre kadar da kalibre olmayan koca bir zincir. İkinci demir için 20kg kadar 10 luk zinciride Hüsnü abiden aldık. Bekir in teknesi ve Talya ile gidip tonozları attık. V şeklinde poyraza karşı konumlandırdık demirleri. Ardından Talya kuvetli bir tornistan ile karaman vurdu tonoz demirlerine. Bir süre sürüklenen demirler sonra tuttu ve oturdu yerine. Şamandıramızı bağladık, ardından Talya'yı tonozuna bağladık. Kıçtan da küçük bir demir biraktık ki ters rüzgarda tekne demirlerin etrafında dolanmasın ve tonozu sökmesin. Küçük botumuzu şişirdik ve oradan evimizin yolunu tuttuk.
Çarşamba günü hanım ve bizim ufaklık geldiler. Tabii ben de onlar geliyor diye tekneyi pırıl pırıl yaptım. Hanımın özel siparişleri olan bimini, buzdolabı ve minderler görücüye çıkacak. Öncesinde Ayvalık marinaya uğrayıp mazot takviyesi yaptım. Ben daha çok alacağımı beklerken 16lt mazot aldık. Sanırım servis yapan hanımın bu miktar pek hoşuna gitmedi. Birşey demedi ama yüz ifadesinden ben anladım. Tonozuma geri dönmeden ayvalık liman içinde bastım yelkenleri. Rüzgar harika esiyor, oradan buraya, şuradan karşıya yaklaşık bir buçuk saat yelkenin tadını çıkardım. Yelken için bu kadar müsait bir coğrafyada, bir elin parmakları kadar tekne görmek çok şaşırtıcı doğrusu.
Ertesi gün, eşim, Erdinç abi ve Nural abla ile hazırlıklarımızı yapıp, Çıplak adaya verdik teknemizin pruvasını. Kanalda yelkenleri bastık ve Çıplak adada fenerin arkasındaki koya kadar seyir yaptık. Sonra iyice kıyıya yaklaşıp üç metreye funda ettik demirimizi. Eşim hemen kuzineye dalıp tüm hünerlerini gösterdi ve soframız donandı.

Erdinç abi ve Nural abla

Burada epeyi bir keyiften sonra pruvamızı Ortunç'a çevirdik. Akşam kahveleri de orada içildi. Sonrasında saat 20:00 gibi evimizin önünde tonoza bağlanıp, kıyıya intikal ettik.

Haa, bu arada hanım bizim minder, bimini ve buzdolabı kombinasyonuna bayıldı.

Hiç yorum yok: