6.08.2017

Cyclades -2-

Sabah herkes istediği saatte kalktı.
Nasıl olsa zamanla ilgili bir baskı yok üzerimizde.
Böyle oldu mu benim keyfim artıyor.
Zaman baskısı en nefret ettiğim şeylerden birisi.
Bir yere tatile gitmişsin mesela, Pazar yerine Cumartesi çıkayım, trafik daha rahat olur diye düşünüyorsan o tatilden hayır gelmiyor.
Çünkü tatilin başında dönüşü düşünüp strese girmeye başlıyorsun.
Zaten işim de hep terminler ile yapılan bir iş.
Şu zamanda şu bitecek lafından artık fenalık gelmiş durumda.
Neyse, dediğim gibi böyle bir stresimiz yok.
Bugün yolumuz sadece 5 mil.

Sabahtan biraz alışveriş işimiz ile ilgilendik.
Teknenin eksik gediğini aldık.
Sabah kahvaltılarında yeni bir uygulamamız var.
Bir kase Yunan yoğurduna şeftali, ceviz, yulaf, bal, ay çekirdeği içi, taze fındık, çörek otu v.s. zevkinize göre ne bulursanız koyuyorsunuz.
Hazırlaması ve toplaması son derece kolay.
Son derece tok tutuyor.
Ben bunu yiyince, akşam yemeğine kadar hiç açlık hissetmiyorum.

Evet tamam Yunan adasındayız falan ama daha seyir yapamadık.
Ufaktan kaşınma başladı, hadi çıksak da bassak şu yelkenleri diye düşünüyorum.
Hazırlıklar neredeyse tamam.

Ben kamarada aşağıda iken bir baktım bizim ekip, yabancı olduğunu hissettiğim fakat çok güzel Türkçe konuşan birisi ile konuşuyor.
Karaca bey, ilk adını unuttum, soyadı Karaca, 1950 doğumlu, İstanbul’lu bir Rum.
1964 olayları yüzünden 14 yaşında iken İstanbul’dan ayrılmışlar.
Çok hazin bir hikayesi var.
Bu hikayeler, yerinden yurdundan edilen insan hikayeleri beni çok üzüyor.

Unutmadan söyliyeyim.
Amerikan bayraklı iken, etrafımızdaki teknelerdeki insanlar pek kendileri gelip konuşmazlardı.
Şimdi bayrağı gören Türk olduğunuzu bilip, gelip muhabbete başlıyor.
Bu bence çok olumlu bir değişiklik.

Karaca bey, ailesi ve üç aile dostu, RIB botları ile Atina’dan gelmişler.
Ortalama 30knot sürat yapıyoruz, yaklaşık saatte de 50 litre benzin yakıyoruz diyor.
Bu RIB işi gitgide popüler olmaya başlamış.
Sadece Koufonisi limanında 7-8 tane RIB bot vardı.

Karaca bey, Ios’dan feribort ile gideceğimiz Santorini’de bize yardımcı olması için bir arkadaşının telefon numarasını verdi.
Gidince arayacağız.

Saat 13:00 de koltuk halatlarını çözüp kendimizi dışarı atar atmaz yelkenleri bastık.
Tam apazdan esen 17knot rüzgar, bizi zaman zaman 9 knotlara çıkartıp, kısa ama keyifli bir seyir yaptırdı.

Kalandhon bayağı geniş bir koy.
Naxos’un güneyinde.
Eskiden çok küçük bir balıkçı barınağı varmış.
Şimdi biraz daha toparlanıp minik bir marinet haline getirilmiş.
Pedestalları falan var.
Ama içerisi bayağı sıkışık.
Balıkçılar falan içeriye aborda olmuşlar.
Gerçi herkes aborda olduğu için pek öyle fazla teknede almıyor gibi.
Neyse biz buraya girmedik.
Koyun ortasına demiri çaktık.
Bütün koy olduğu gibi kum.
Çok iyi demir tutuyor.

Akşamda Kalados Restaurant’ı deneyelim dedik.
Koya girdiğinizde sol üst tarafta kalan ve bize müthiş bir lezzet yaşatan Kalados restaurantı çok tavsiye ederiz.
Yukarıdan da tüm koyu görebildiğiniz çok güzel bir manzarası var.
Hele bir de dolunayı görünce burası yedimizden de beş üzerinde beş aldı.

Ama koy için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Marmaris Çiftlik koyunu bilenler bilir. Orada rüzgar iki tepenin arasından Çiftliğe bindirdikçe bindirir.
Burası da aynı öyle.
Durmaksızın rüzgar bindiriyor kıyıdaki iki yarın arasından.
Aslında çok kötü değil çünkü serinlik veriyor.
Ama yüzmek falan problem.

Yarın program Schinousa diye düşünüyoruz.
Bakalım, yarın ola hayrola.

Hiç yorum yok: