30.10.2008

Cumhuriyet Bayramı

Hava nefis. Zaten hava raporları da önümüzdeki on günü, hep yaz gibi gösteriyor. İşte tam zamanında Pastırma Yazı. Doğanın bu ahengine, belirli zamanlarda hep aynı şeyleri şaşmaz bir dakiklik içinde tekrar edebilmesine hayranım. İşin kötüsü, denizcilik bilgilerini edinmeden önce bunların farkında değildim.
Sabah bizim hanımın ve ufaklığın Cumhuriyet Bayramı kutlamaları var. En iyi ihtimal ile saat 11:00 gibi marinada olabileceğiz. Aksi gibi, Cumhuriyet etkinliğini kutlayacak kortej marinadan 10:30 da ayrılıyor. Galiba onları yakalayamayacağız. Çok da beraber olmak istiyordum ya, neyse kısmet bakalım..
Bizimkileri toparladım, saat 11:15 gibi marinaya geldik. O ne, her zaman teknede yedek 5lt içme suyum olurdu, hepsi tükenmiş. Zaten bir yere yetişme telaşınız varken hep bu aksilikler bir yerden çıkar. Hemen Tansaş' a, su almaya.
Bu arada, bu geziye bizimle hanımın öğretmen arkadaşlarından Pınar hanım ve eşi Bülent bey de katılıyorlar. Biz Bülent bey ile Tansaş'a su almaya giderken, Tesadüf Kafe' de bizimkileri, yani Alper, Erkan ve Altan'ı kahvaltı ederlerken gördük. Onlar da sabahın 6:30' unda balığa çıkmışlar. Ama eller boş.
Suyumuzu aldık ve hiç beklemeden yola koyulduk. Sancak gurcatamıza büyük bir bayrak toka ettik, gün boyunca nazlı nazlı dalgalandı durdu.
Bu sene nedense Marmara' da hiç denize girmedik. Dalıp da teknenin altına bakmadık Pervane ve saildrive kuyruğu kekamoz yapmış mı, hiç kontrol etmedik. Galiba yapmış. Çünkü TALYA' da hafif bir yavaşlama var. Bizim kuyruğa tatbik ettiğimiz International boya, galiba bekleneni veremedi. Keşke dalıp bir bakabilseydim.
Yaklaşık 5,5 knot ortalama hız ile Dragos'a vardık. Tam biz vardık, kortej dağıldı. Geç kaldık yine. Telsizden bir anons duydum: "-DeLuxe, DeLuxe, Maşallah". Ben araya girdim: " -Maşallah, Maşallah, Talya". Aradan bana çağrı geldi: " -Talya, Talya, Ekim". Bizim Can Buluman bu, hemen cevapladım. " -Ekim dinliyorum", "Biz Heybeli' ye doğru seyrediyoruz, geliyor musunuz?", " -Evet sanırım geliyoruz".
Sonra teknede küçük bir mülakat yaptık. Büyükada' da balık ve öncesinde bizim ufaklık için yarım saatlik balık tutma molası kararı çıktı Tekrar Ekim ile temas kurduk ve programımızı bildirdik.
Bu arada, Pınar hanımın "-Talya, Talya, Maşallah" anonsunu duyduğunda, "-Neden bize Maşallah diyorlar" diye sorması,. Maşallah' ın bir tekne olduğunu ve bizi çağırdığını anlatmamız biraz zaman aldı.
Sonrasında bizim ufaklık için yarım saatlik bir istavrit molası verdik ama nafile. Hiç siftah olmadı.
Saat 15:00 gibi Büyükada Türker' in barınağında, bir guletin üzerine aborda olduk.Hemen bir balık restaurantına çöreklendik. Buz gibi beyaz şaraplarımız geldi. Hamsi nefisti, ama tekirlerde biraz koku vardı. Bu yüzden ben hep, tekir ve barbunu es geçerim.
Yenildi, içildi, muhabbet edildi. Yemek üstüne bir ada yürüyüşü yapıldı. Yenilen ve içilenler sindirildi. Sindirim bittiği için mideler boş kalmasın diye, dondurma ve wafflea girişildi. Artık onun üzerine yapılan sindirim yürüyüşü para etmedi ve tekneye döndük. Hemen avara olduk. Güneş battığı için navigasyon ışıklarını yaktım.
Hanımlar içeri girip, iki muhabbet sonrasında uykuya daldılar. Havuzluk biz erkeklere kaldı.
Nefis bir hava ve yapılan gece seyri nasıl iyi geldi anlatamam. Havuzlukda bizim ufaklık da bir müddet sonra uykuya daldı. Bizim Bülent bey ile muhabbet, navigasyon ışıklarının anlamı üzerine devam etti. Bu küçük brifing den sonra diyalog, Bülent beyin, yaklaşık 7-8 mil uzakta gördüğü borda ışıklarını değerlendirmesi, gemilerin pruvalarını ve büyüklüklerini tahminleri ile devam etti.
Bir ara teknenin dümen suyuna gözüm kaydı, -aa o ne, teknenin arkasında yaklaşık 100 metre uzunluğunda yemyeşil bir ışık kütlesi var. Nefis bir yakamoz görüntüsü. Marinaya kadar bizimle tekneyi takip etti. Hatta marinaya girdiğimizde, yerimize yanaşırken sudan aldığımız tonoz halatının suda yarattığı parıltılar da görülmeye değerdi.
Deniz bize bu sürprizlerini hep yapıyor, ondan uzak kalmamak lazım.

Hiç yorum yok: